Prensesiniz, Şirketiniz Taliplisini mi Seçiyor?

with Yorum yapılmamış

Üretimin ve ticaretin her geçen gün daha da zorlaştığı bu zamanlarda kiminle karşılaşsam “Yaaaa şu benim şirketi de bir satsak…” diyor. Hani etrafta para dağıtanlar varmış da; kendisi de nasiplense… Valla içimden “Arkadaşım, bu iş çocuk oyuncağı mı?” diye haykırmak geliyor. “Hayal dünyasından sıyrıl, bu kafayla devam edersen şirketini 3 kuruş paraya devredersin ve iyi bir şey yaptığını zannedersin… Sen işini iyi yapmaya bak, gerisi boş” diyesim var – bana ne oluyorsa???

 

Hayalleri bir kenara bırakınca, şirket değerlemenin kolay iş olmadığını idrak ediyoruz; ciddi hesaplamalar ve bir sürü analizler yapılıyor, riskler değerlendiriliyor. Due Diligence (Şirket İnceleme ve Değerlendirme) sürecini kabaca Kolonoskopi’ye benzetebiliriz…. Değerlendirme sırasında her şey şeffaf olmak zorunda. İyi veya kötü ne varsa ortaya çıkacak – deyip kısa keselim 🙂 Birçok konuda detaylı incelemeler olacak: finansal, vergisel, hukuki, ticari, insan kaynağı, teknik, çevresel faktörler… Bu süreci yönetip, gelen sorulara yetişebilmek için de organizasyonunuz ciddi güç harcayacak. Lafın kısası, bu işler internette veya gazetelerde 3-5 satırda çıkan haberlerin yansıttığından daha kapsamlı bir iş ve uzmanlık gerektiriyor. Zehir gibi insanlar, aylar boyu sürecek yorucu bir tempoda, hiçbir şeyi gözden kaçırmamak için yanlarında vitamin haplarıyla geceleri gündüze bağlayacak (çok şiirsel oldu ama gerçek bu…)

 

Şunu not edelim: her şirket birleşmesi sağlıklı sonuç vermeyebilir ama sağlıksız şirketlerin birleşmeye konu olması çok düşük bir ihtimaldir. Bu yüzden “şirketi çakmak” jargonuyla yola çıkıp başarılı olan kimseye rastlamadım. Bu yaklaşım zaten işine, çalışanına saygısızlık -Bugün bir asabiyettir gidiyor 🙂 – Bir firmanın başka bir firmayla ilgilenmesinin farklı sebepleri olabilir:

        Hedefteki şirketin Pazar payını ele geçirmek ve bir rakipten kurtulmak,

        İki firmanın farklı alanlardaki güçlü yönlerini bir yerde toplamak,

        Üretim kapasitesini veya potansiyeli olan markayı bünyeye dahil etmek,

        Mevcut operasyonlara hedefteki şirketi ekleyip sinerji ve maliyet avantajı oluşturmak,

        Farklı pazar ve ürünlere erişmek,

        Yapılacak yatırım ve yönetim düzenlemeleriyle karlılığı arttırmak, nakit girdileri hızlandırmak, vs…

 

En sonunda bir birleşme, hisse devri oldu mu, artık o güne kadar birçok şeyi doğru yaptığınızı ve bunu başkalarının da gördüğünü bilirsiniz: İşinizi iyi yönetmiş, ciddi bir katma değer yaratmışsınızdır. Bebeğiniz büyümüş, dikkat çekici güzelliğe ulaşmış, mevcut başarılarıyla gelecek vaat etmektedir ve onu böyle yetiştirdiğiniz için tebrik edilirsiniz. Keyfini çıkarın, bu takdirleri hak ediyorsunuz.

Bunlar bu işin gerçeklik boyutu. Peki bu kadar uğraştıktan, büyüttükten sonra hayatınızı adadığınız prensesinizi nasıl başkalarına verirsiniz? Neler hissedeceksiniz? Sonrasında ne yapacaksınız? Bunları da bir sonraki yazıya bırakalım…

Bir Cevap Yazın